Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletinde bulunan Melle kentinde, Anadolu’dan Almanya’ya misafir olarak gelen iççilerin çocuklarını anlatan “Birlikte götürülmek – iki dünya arasında büyümek” isimli kitap projesi tanıtıldı.
Melle Belediyesinde düzenlenen etkinliğe, Türkiye’nin Hannover Başkonsolosu Gül Özge Kaya, Melle Belediye Başkanı Jutta Dettmann, projede yer alan yazarlar ve kitapseverler katıldı.
Oberschule Buer öğrencileri ve Jugendwagon (Gençlik Vagonu) gençleri, Oberschule Buer’deki bir çalışma grubunun parçası olarak sadece Türk kökenli eski “misafir işçilerin” hayat hikayelerini değil, aynı zamanda bu bağlamda “yerlilerin” tarihini de ele aldılar. Gençler, eski misafir işçilerle ve onların iş arkadaşlarıyla, komşularla, ev sahipleriyle, mağaza ve restoran sahipleriyle, eşleriyle çok sayıda görüşme ve sohbet gerçekleştirdi. Bilgi ve resim belgeleri topladılar. Bu farklı izlenimler ve yaşam öyküleri ilk 19 Mart 2014 tarihinde yayımlanan bir kitapla sonuçlandı.
Vahdettin Kılıç bu etkileyici projenin başlangıç noktasıdır. Kılıç babasının biyografisini kaleme almış ve Ursula Thöle-Ehlhardt’a anlatmıştı. Konuk işçilerin başka biyografilerini de kaydetmeyi planladığını ima etmeden geçmedi. Bu sohbet bir sergiye, o da bir kitap projesine dönüştü. Öğrenciler Anastasija Jovanovic, Béla Schmidtendorf, Janne Saßenberg, Lukas Paech, Resul Azattemür ve Sena Azattemür bu proje için birçok röportaj gerçekleştirdiler. Onlara Thöle-Ehlhardt, Annegret Tepe ve okul müdiresi Angelika Grobe eşlik etti.
Kılıç, yazıyı “ikinci neslin ebeveynlerine duyduğu saygının bir işareti” olarak övdü.
Kitapın ikinci baskısı “Mitgenommen – Aufwachsen zwischen zwei Welten” (“Birlikte götürülmek – iki dünya arasında büyümek”) adlı kitap, işçi olarak gelen neslin çocuklarından bahsediyor. Bu projeye ilişkin sergi 12 Aralık – 9 Ocak 23 tarihleri arasında Melle’deki Volksbank’ta sergileniyor.
Kitapta yer alan Birol Bostan’ın hikayesi misafir işçi olarak gelen Türk ailelerinin çektiği zorlukları anlatıyor.
Babası o sırada Fulda’da çalışıyordu. On ay sonra kız kardeşi orada doğdu. Annesi de daha sonra Fulda’da iş buldu. Çocuklar 1974 yılının başında İzmir’e, anneannelerinin ve dedelerinin yanına geri getirildi.
Annesi işini kaybetmiş, aile Fulda’dan Melle’ye taşınmış ve Birol’un 1974 yılında kız kardeşi Canan ile birlikte Almanya’daki ailesinin yanına dönmesine izin verilmiştir.
Sonrasında ailesi Birol’un Türkiye’de okula gitmesi gerektiğine karar verir ve böylece anneannesin ve büyükbabasının yanına döner.
“Türkiye’de örnek bir öğrenciydim – sistemin örnek çocuğuydum. On kez sınıf başkanı oldum ve her Pazartesi okul binasının önünde bayrak çekme iznim vardı.”
Orada beş yıl ilkokulda okuduktan sonra, annesi babası tekrar karar vermek zorunda kalırlar. Birol ya Türkiye’de yatılı okula gidecekti ya da onu Almanya’ya geri getireceklerdi.
“O dönemde duygusal olarak da birbirimizden çok uzaklaşmıştık. Benim için anneannem ve büyükbabam ebeveynim. Sonra ailem karar verdi: Onlarla birlikte Almanya’ya dönmeliydim. “Aksi takdirde çocuk bizden tamamen yabancılaşır” demişti annem ve babam.”
Birol daha sonra ortaokula gitti. Alman dilini çok çabuk öğrendi ve ardından iki 10. sınıftan tek kişi olarak Gymnasium’a gitti. Anne ve babası okuma yazma bilmiyordu. Ne Türkçe ne de Almanca okuyup yazabiliyorlardı.
Projeyi başlatan ve yöneten Vahdettin Kılıç “Anlatılanlardan, ikinci neslin her şeye rağmen en iyisini yapabildiklerini öğrenmek çok güzel ve gurur verici” dedi.